top of page

Gelişim Bülteni #95: Görünmek İstiyorum… Ama Ya Fazla Gelirsem?

Görünür olmayı seviyorum. Anlatmak, paylaşmak, daha fazla kişiye ulaşmak içimde bir yerde beni heyecanlandırıyor ama içimde bir başka yer var ki sanırım hâlâ fazla gelmekten korkuyor.

 

Küçüklüğümden beri dikkat çeken biri oldum. Uzun boyum, inatçı karakterim, fikirlerimi saklamadan söylemem… Bütün bunlar beni fark edilir kıldıysa da fark edilmek benim çevremde her zaman hoş karşılanmadı.

 

Zorbalığa uğradım.

Kendimden şüphe ettirildim.

Sadece fikrimi söylediğim için "agresif", “fazla”, “abartılı” olmakla suçlandım.

Nihayetinde görünür olmanın bir bedeli olduğunu ister istemez öğrendim.

 

İşte belki de bu yüzden, bugün ne zaman sosyal medyada bir şey paylaşacak olsam bedenim sinyaller vermeye başlıyor. Egzamalarım başlıyor ve sivilcelerim çıkıyor. Zihnim hazır ama bedenim alarma geçiyor: “Görünür olma" diyor bana. "Güvende değilsin.”

 

Bu noktada fark ettim ki kendini sabote etmek, görünmemeyi seçmenin zarif (!) bir yolu olabiliyor. Görünür olmaktan korkan biri için geç kalmak, vazgeçmek, mükemmelleştirmeye çalışmak hep işe yarar.


Bugün bu yazıda görünme arzusuyla görünmekten kaçış arasındaki o ince çatlağı ve bununla mücadele yollarını ele alıyoruz. Hazırsan, başlayalım.

 


Görünmek İstiyorum… Ama Ya Fazla Gelirsem?


Keşfet!


Görünmek aslında çok insani bir ihtiyaç. Fark edilmek, duyulmak, onaylanmak değil sadece varlığının bir başkasının gözünde yankı bulması. 

Buna rağmen, görünür olmanın tarihi, özellikle bazı bedenler ve bazı kimlikler için her zaman güvenli olmadı. Çocukken fazla konuşanlar “bilmiş” oldu.Topluluk önünde rahat davrananlar “ilgi manyağı.” Kendini ifade edenler “agresif,” renkli giyinenler “dikkat çekmeye çalışan.” Ve özellikle kadınlara çok küçük yaşlardan itibaren şu mesajlar verildi: “Az ol. Sade ol. Sessiz ol. Ölçülü ol. Fazla olma.”

 

Biz de çoğu zaman, görünmek isterken bile kendimizi geri çekmeyi ve kalıplaara sıkışmayı öğrendik. Zamanla bu içselleşti ve fark etmeden “kendini geri tutma biçimleri” geliştirdik:

– Paylaşmak isteyip son anda vazgeçmek,– “Henüz hazır değilim” diyerek ötelemek,– Başarıyı küçültmek,– Kendini savunmamayı tercih etmek,– Fazla görünmeden ilerlemeye çalışmak.

 

Dışarıdan bakıldığında bunların hiçbiri "korku" gibi görünmez ama içimizde işleyen şey çok daha temel bir ihtiyaçtır güvende kalmak.

 

İşte bu yüzden, görünmek istemek kadar, görünmekten korkmak da doğaldır.Bu ikiliği yaşamak seni tutarsız ya da yetersiz yapmaz. Tam tersine, bu seni insana dönüştürür. Çünkü bir yanın ışığı özlerken, diğer yanın gölgede kalmak isteyebilir. Bu bir çelişki değil; bu, iki korunma biçiminin çatışmasıdır.

Ve belki de mesele, bu çatışmayı bastırmak değil, o korkuyla birlikte adım atmanın bir yolunu bulmaktır.


Düşün  💭


Bazen bir şeyi yapmadığımızda, asıl sebebin ne olduğunu açıkça göremeyiz.Hazır olmadığımızı sanırız. Zamanı olmadığını ya da sırf başka önceliklerimiz varmış gibi gelir.

 

Belki de bu hafta kendine şu soruları yavaşça sorabilirsin:

🔹 Bu adımı atmaktan beni gerçekten alıkoyan şey ne? Hazır olmamak mı, yoksa görünür olmakla ilgili içimde hâlâ taşıdığım bir tedirginlik mi?

🔹 Kendimi geri tuttuğumda, kimi koruyorum? Kendimi mi? Karşımdakini mi? Yoksa geçmişte “fazla” olduğum için uyarılmış küçük bir yanımı mı?

🔹 Görünmemek, beni bir yanıyla koruyor olabilir. Ama aynı zamanda neleri kaçırıyorum? Kendi ifademi? Bağ kurma ihtimalini? Kendime açacağım bir alanı?

🔹 Ve eğer görünür olsaydım, ne olurdu?  Daha çok anlaşılır mıydım, daha çok yargılanır mıydım? Yoksa sadece biraz daha “kendim” mi olurdum?


Bu soruların cevabı hemen çıkmayabilir ama bazen tek başına bu soruları sormak bile bir fark yaratır. Çünkü çoğu zaman kendimizi geri çektiğimiz yer, aslında içten içe en çok parlamak istediğimiz yerdir.


Derinleş 🧭


Kendini geri çekmenin bir adı var: öz-sabotaj. Bu, sanıldığı gibi tembellik ya da kararsızlık değil. Bazen en büyük yeteneklerimizi bile görünür kılamayışımızın ardında, çok daha derin bir korku saklıdır: Fazla gelmek. Yargılanmak. Ya da... hiç sevilmemek.

Kendimizi korumaya çalışmamızın, görünmemek için binbir bahane bulmamızın ardında çocukluktan kalma bir inanç sistemi vardır. Eğer görünürsem, başıma kötü bir şey gelebilir.


Aynı sorunu Dağ Sensin adlı kitap da inceler. Brianna Wiest şöyle der: “Kendini sabote etmek, temelde bir güvenlik stratejisidir. Ama seni asıl tehlikeden değil, büyümekten korur.”


Büyümek ise her zaman görünür olmayı gerektirir. Kendin olmayı. “Bu benim” diyebilmeyi. Hatta bazen fazla gelmeyi göze almayı.


Kendine şunu sor bu hafta:

🔹 Görünmemekle neyi koruyorum?

🔹 Görünür olsaydım ne olurdu?


Cevaplar hemen gelmeyebilir ama şunu unutma: Kendini geri çektiğin her an, aslında kendi ışığını boğarsın. Fazla gelmekten korkmak seni geri tutmasın. Çünkü belki de hepimizin tam ihtiyacı olan şey… senin fazlalığın.


AKOA'lılardan Dinle


Bu hafta, sevgili AKOA üyelerine "Görünür olmaktan korktuğun bir an oldu mu?" diye sorduk. İşte gelen yanıtlardan bazıları:

 

"Benim için görünmek kavramı son zamanlarda aklımı kurcalayan başarı korkusuyla bağdaşıyor (sizlere de sormuştum hatta dün).Yani benim deneyimimde başarının getirilerinden biri. Bu birçok insan için olumlu olmakta ama bana göre bu daha savunmasız hale getirebiliyor bireyi. Aynı zamanda görünürlük sadece olumlu yanların değil zamanla hataların, yanlışların da görünmesi de  demek. Sanıyorum  ki bu yanlardan dolayı korktum." Betül Y.

 

"Görünmekten en çok yanlış göründüğüm anlarda korkuyorum. Bir tabir var ya; ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Galiba bazen anlamadan olduğum gibi görünemediğim ya da göründüğüm gibi olmadığım anlarda korkuyorum. Bazen insan en basiti iyi değilken iyi görünebiliyor ya da görünmek zorunda kalabiliyor. Parlamak ise ya da dikkat çekmek genelde bir şeyi başardığımda çok istediğim bir şey oluyor. Heyecanla başardığımı göstermek istiyorum çünkü bu olağan bir şey gibi geliyor. Bazen sosyal medyada bazen yakın arkadaş çevremde iyi ya da kötü anlarımı yanlış anlaşılmasın diye ne yazık ki paylaşmıyorum. Çünkü ne yazık ki insanlar sizi bir anda bambaşka bir açıdan zedeleyebiliyor. İnsan öyle ki -başarı için diyeyim- başardığına pişman oluyor." Ela K.

 

"Başardıkça, hayattan tatmin oldukça, mutluluğum ve huzurum arttıkça, maddi zorlukları aştıkça görünür olmaktan daha çok korkar oldum. Dert paylaşmak çoğu zaman daha kolay mutlulukları paylaşmaktan." Nalan Ö.

 

"Benim için çok kişisel bir soru, açık bir cevap paylaşmaya hazır değilim. Anlaşılacağı üzere görünür taraflarımı göstermekle ilgili sorun yaşamadım ama tamamen ve olduğum halimle görünmekten hep korkuyorum diyebilir miyiz?" Nilay T.

 

"Evet oldu kariyer anlamında. Terfi aldıktan sonra sisteme çabuk adapte oluşum bazı konularda fikirlerimi rahatlıkla paylaşmam ve aksiyon almaktan çekinmemem gibi gerçekten gurur duyduğum yönlerimle pozisyonumun holdinge taşınmak istendiğini öğrendiğim an panik oldum ve geri çektim kendimi çünkü daha fazla sorumluluk hiç cazip gelmedi bazen başarı sadece takdir edilsin isteriz parladığımızla kalalım :)" Zeynep U.


Haftanın Önerisi


Bu hafta bir düşünceni, bir fotoğrafı, bir fikrini ya da bir anını hiç filtrelemeden, açıklamadan, küçültmeden paylaş.

Sırf içinden geldiği için.

Sırf senin için değerli olduğu için.

Sırf görünmekten korkmanın seni durdurmasına izin vermemek için.

Belki üç kişi görecek. Belki on kişi anlamayacak ama sen paylaşmayı seçtiğin için, o an büyümüş olacaksın.


Duyurular



Küçük Bir Rica


Eğer bu bülten sana ilham verdiyse, belki bir arkadaşının veya tanıdığının da işine yarayabilir. Bu bülteni onlara da ileterek paylaşabilirsin. Paylaşmak için sadece bu linki onlara yönlendirmen yeterli. Beraber büyümek her zaman daha güzeldir. Teşekkürler!


Bu içerikte komisyonlu link bulunabilir. #işbirliği #ortaklık #reklam

 
 
bottom of page