top of page

Gelişim Bülteni #53: Kendimize Anlattığımız Hikayeler Gerçekliğimizi Nasıl Şekillendirir?

Yazarın fotoğrafı: Ayça KaramanAyça Karaman

Güncelleme tarihi: 21 Şub

Çekim yasası, kendi kendini gerçekleştiren kehanet, plasebo etkisi, doğrulama yanlılığı, etiket teorisi ve pygmalion etkisi...


 
 

 

Hepsi mevcut inanç, düşünce ve varsayımlarımızın gerçekliği nasıl deneyimlediğimize olan etkisi üzerine kavramlar. Kendimize anlattığımız hikayeler gerçekliğimizi şekillendirmek üzerinde büyük bir etkiye sahip. Zira zihnimiz bu şekilde işliyor.

 

Eğer siz de hayatı algılayış biçimimiz ve mevcut inanç kalıplarımızın gerçekliğimizi nasıl etkilediğini merak ediyorsanız, bu sayıyı çok seveceksiniz. O zaman hazırsanız, başlayalım :)

Kendimize Anlattığımız Hikayeler Gerçekliğimizi Nasıl Şekillendirir?

Maddelerle Haftanın Kitabı


Bu haftanın kitabı Will Storr'un kaleminden "Hikaye Anlatıcılığının Bilimi" ve açıkçası bu kitabın neden yeteri kadar konuşulmadığına hayret etmiş durumdayım. Bilenler bilir bundan 5 yıl kadar önce Yuval Noah Harari'nin Hayvanlardan Tanrılara Sapiens adlı kitabı aylarca her yerde övüldü. Bana sorarsanız Will Storr'un kitabı insanlığın anlam yaratımını çok daha ilgi çekici bir yerden anlatıyor. Uzun zamandır beni en çok etkileyen bu kitaptan kişisel hayatımız için almamız gereken en önemli dersler şöyle:

 

1.Değişimin Önemi: Kuru biyografik bilgiler beyin için bir şeyler ifade etmez. Beynimiz olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kuran bir hikaye anlatıcısıdır ve hikaye anlatıcısı beyinlerimizin arzu ettiği dikkatini çekecek beklenmedik bir değişimdir. Beyinlerimizin dikkatimi değişim çeker. Algılarımızın neredeyse tamamı, bir değişikliğin fark edilmesine dayanır ve bu fark ediş nöral bir dalgalanmaya neden olur.

 

2.Hikayelerin Temel İşlevi: Hikaye anlatıcısı beynimizin temel işlevi, algıladığı karmaşık ve düzensiz verileri anlaşılır bir mental modele oturtmaktır. Beynimiz, hikayeler aracılığıyla karmaşık ve düzensiz bir dünyayı algılayabileceğimiz kadar basit bir ölçüye dönüştürür. Bunu yapmasının temel nedeni bizlere kontrol hissi ve dolayısıyla güven vermek içindir.

 

3. Episodik Hafıza: Beyin, etraftaki karmaşık bilgi yığınlarını ayıklayarak sadece önemli olanları seçerek bizim için bir hikaye inşa eder. İnsan episodik bir hafızaya sahiptir. Diğer bir deyişle, zihin dağınık halde olan geçmişi sebep-sonuç ilişkisine dayalı, kendi içinde bir mantığa uyan ve sade bir şekilde algılar. Bir olay olduğunda bunun nedenini sorgulamaya yönelik içsel eğilimimiz de bu prensibe dayanır.

 

4. Kontrol Hissi: Storr'a göre insan diğer insanlarla dolu olan çevresini kontrol etme güdüsüne sahip hipersosyal varlıklardır. Neyin neden olduğu ve ne yaparlarsa ne sonuç alacaklarına dair çocukluklarından başlayıp yetişkinlik hayatına kadar gelen sonsuz merak bu kontrol hissi ile ilişkilidir. Her birey hayatı kontrol etmesine yardımcı olan inanışlardan oluşan bir kontrol teorisine sahiptir. Bu teori, bireyin etrafındaki gerçekliği kontrol etmesini sağlayacağını düşündüğü inançlardan oluşur. Birey, bu kurallara bağlı kalırsa çevresindeki dünyayı kontrol edebileceğini ve istediği şeyleri elde edebileceğine inanır.

 

5. Kültürün Etkisi: İçinde yaşadığımız kültür de gerçekliğe dair hikayemizi inşa eden mekanizmamızı şekillendirir. Kültürel normlar, zihnimizde oluşturduğumuz modellere çocukluğumuzdan başlayarak eklenir ve nöral yapımızdan başlayarak hayatımızı şekillendirir. Toplumun geneli kontrolü sağlayan unsurun ne olduğunu düşünüyorsa, kültürde de o unsur ön plana çıkar. Örneğin, batılı toplumların kontrol teorisi daha çok bireysellik üzerine kuruluyken, doğulu toplumlarda kontrolü sağlayan unsur gruba uyum sağlamaktır.

 

6. Gerçeklik Modelimizle Uyumsuz Fikirler: Sizden farklı fikirlere sahip insanları bir tehdit unsuru olarak algılıyor olabilir misiniz? Beynimizin yarattığı dünya modeli ve kişisel kontrol teorilerimiz aslında kusurludur fakat beynimiz bu modeli önyargılarıyla savunmayı sever. Gerçeklik modelimizle uyumlu olmayan bir fikirle karşılaştığımızda bilinçaltında olumsuz bir duygu oluşur. Bu duygusal tepkiler, biz bilinç düzeyinde tepki bile veremeden gerçekleşir. Yine kendi inanç kalıplarımıza uygun bir kanıt bularak kendini rahatlatan beynimizin nöral ödül mekanizması bu kanıt karşısında harekete geçer.

 

Özetle, gerçeklik algılarımızın öyle ötesindedir ki onu algılayabilmek için beynimiz neden-sonuç ilişkisi kurarak anlattığı hikayeler aracılığıyla gerçekliği algılayabileceğimiz bir sadeliğe dönüştürür. Dünyayı bu hikayeler aracılığı ile algılarız. Bu dünyadaki sonsuz veri içerisinde gerçekliği kontrol etmemizi sağlayacağını düşündüğümüz inançlar ile birer kişisel kontrol teorisi oluştururuz. Yıllar içerisinde bu teoriyi doğrulayacak deneyimlere dikkatimizi vererek bu teoriyi nöral düzlemde pekiştiririz. Bir nevi kendi zihnimiz, gerçekliği algılamak ve deneyimlemek için yarattığı hikayeyi doğrulamak için ipuçları arar. Bu ipuçlarını bulduğu zaman ise ödül mekanizmasını çalıştırarak kendi yarattığı hikayeyi doğrular. Bu hikayeler ne yazık ki her zaman kontrolü sağlamaz. Kişisel fikrim ise hayatta boşluğa düşüp bir şeyleri sorguladığımız ve çözüm aramak için yalpaladığımız zamanlar ise işte bu zamanlar. Tüm gerçekliğimin aslında zihnimin algılamak için yarattığı bir hikayeden ibaret olması fikri açıkçası çok ürkütücü. Öte yandan gerçekliği algılayış biçimimi kendi zihnimin yarattığı hikayelerin şekillendiriyor olması hepimizi kendi filmimizin değişimin bir adım ötesindeki ana karakteri yapıyor. Ne dersiniz? Yoksa iş yine dönüp dolaşıp düşüncelerin gerçekliğimizi yarattığı fikrine mi çıkıyor?

 

Not: Kitap tabi ki nasıl iyi bir hikaye anlatıcısı olunacağına dair birçok ipucu da veriyor fakat kitapta benim en büyülendiğim yön bir hikaye anlatıcısı olarak beynin anlam yaratma süreci oldu :)


Haftanın Önerisi


Bu hafta her akşam 15-20 dakikanızı düşüncelerinizi kağıda dökmeye ayırın. Günlük olayları, hislerinizi ve yaşadıklarınızı yazarken, zihninizin oluşturduğu hikayeleri anlamlandırarak, kendinizi daha iyi tanıyabilir ve kontrol hissinizi güçlendirebilirsiniz. Bu yazma alışkanlığı, beyninizin gerçeklik algısını nasıl şekillendirdiğini anlamanıza yardımcı olur ve içsel huzurunuzu artırabilir. Yazdıklarınızı bir süre sonra gözden geçirin ve bu süreçte kendinizi nasıl hissettiğinizi, hangi değişimlerin farkına vardığınızı inceleyin.


Bunlar Da Hoşuna Gidebilir:



Haftanın İlhamı


"Tüm zamanların en büyük keşfi, bir kişinin geleceğini sadece tutumunu değiştirerek değiştirebileceğidir." Oprah Winfrey

 

İşin sırrı teoride çok basit ama pratikte hiç de öyle olmuyor. Meseleleri karmaşık hale getirmeyee gerek yok. Düşüncelerini değiştir, hayatın değişsin.


Haftanın Önerilen Kaynakları


Video: Beklenti Etkisi (Türkçe alt yazı mevcut)


Bu içerikte komisyonlu link bulunmaktadır. #işbirliği #ortaklık

 
 
bottom of page