Gelişim Bülteni #73: Yıpranmışlığın İlacı: İlkeli Olmayı Anımsamak
- Ayça Karaman
- 20 Şub
- 4 dakikada okunur
Hepimiz yaşadığımız dünyanın kaosundan, adaletsizliğinden ya da yanlışlarından şikayet ediyoruz. Yaşadığımız her üzücü olay karşısında sarsılıyoruz ve neden daha iyi bir yaşama sahip olmadığımızı sorguluyoruz. Aslında hayat, bize her gün şu soruyu soruyor: “Gerçekten neye değer veriyorsun?” Değerlerimiz, sadece düşündüğümüz ya da söylediğimiz şeyler değil; her gün verdiğimiz kararlarda kendini gösteren birer pusula. Ve bu pusula ne kadar sağlam olursa, hem kendi hayatımızı hem de çevremizdeki dünyayı daha anlamlı bir yere dönüştürme şansımız o kadar artıyor.
İşte bu bültende, değerlerimize sadık kalarak bireysel düzeyde nasıl daha güçlü ve ilkeli bir duruş sergileyebileceğimizi ve bunun dış dünyamız üzerindeki etkilerini konuşacağız. Temel sorumuz şu: Başkalarının yaşam tarzlarını taklit etmekten kaçınıp, kendi değerlerimizle hareket edebileceğimiz ilkeli bir yaşam inşa edebilsek nasıl olurdu? Hazırsan, başlayalım! 🌟

Keşfet! ✨
Bir an dur ve düşün! Hayatında hangi anlarda davranışlarınla inandığını sandığın değerler arasında bir uyumsuzluk hissettin? Arkadaş çevrende doğru olanı savunmak yerine sırf dışlanmaktan korktuğun için sessiz kalmayı seçtiğin bir an oldu mu mesela? Ya da iş yerinde gerçekten işini iyi yapan birine destek olmak yerine "Aman başıma fazla iş çıkarmasın!" diyerek sorgulamayan birinin görev almasında rol oynadın mı? Peki, bu seçimlerin ne kadar sana ait ne kadar çevrenden gelen bir taklidin ürünü olduğunu hiç sorguladın mı?
İnsan, doğası gereği çevresinden öğrenir. Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı tam da burada devreye girer. İnsanlar, çevrelerindeki kişilerin davranışlarını gözlemleyerek, bu davranışları model alır ve içselleştirir. Çoğu zaman bu öğrenme süreci bilinçsizce işler. Çevremizin değerleri, davranışları ve alışkanlıkları, bir süre sonra farkında olmadan bizim seçimlerimiz haline gelir. René Girard’ın Mimetik Teorisi ise bu sürecin daha derin bir boyutunu ele alır: Sadece davranışları değil, arzuları ve hedefleri bile başkalarından görerek taklit ederiz. Bu taklit, bireysel özgünlüğümüzü, ilke ve değerlerimize sadık kalma kapasitemizi nihayetinde zayıflatabilir.
Kendi seçimlerinin ne kadarının gerçekten seni yansıttığını ve ne kadarının yalnızca çevrendeki beklentilere cevap vermekten kaynaklandığını sorgulamak, ilkeli bir yaşamın ilk adımıdır. Çünkü başkalarından öğrenmek doğal bir süreçtir fakat bu öğrenme sürecinin senin tüm var oluşunu yönetmesine izin vermek, özgünlüğünü kaybetmene ve uzun vadede mutsuz hissetmene neden olabilir
Düşün 💭
Grigory Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eserinde Finlandiya’nın bataklıklar ve karanlıkla dolu bir yerden, gelişmiş, bilinçli ve düzenli bir toplum haline gelme hikayesini anlatır. Bilindik kahraman hikayelerinden farklı olarak bu hikaye, büyük ve ani bir değişimden değil; bireylerin kendi sorumluluklarını fark ederek, hayatlarını daha anlamlı ve ilkeli bir şekilde yaşamaya karar vermelerinden doğar.
Petrov’un bu eseri, bir toplumun nasıl şekillendiğini bireylerin yaşamlarına ve değerlerine bağlar. İnsan, önce kendi öz değerlerini bulup onlara göre yaşadığında ve şartlar ne olursa olsun doğru olanı seçecek cesareti gösterdiğinde çevresindeki dünyayı da etkilemeye başlar. Bu kitapla birlikte asıl sorgulamamız gereken şudur: Birey olarak gerçekten neyi savunuyoruz? Günlük hayatımızdaki kararlarda, bu savunduğumuz değerlere ne kadar sadık kalabiliyoruz? Peki, ya bireysel menfaatlerimiz söz konusu olduğunda? Çıkarlarımız için değerlerimizden ne kadar veya ne noktada ödün veriyoruz? Kimsenin görmediği, duymadığı, bilmediği anlarda da bu değerlere bağlı kalabiliyor muyuz?
Petrov’un söylediği gibi, büyük ilerlemelerin temelinde bireylerin farkındalığı ve kararlılığı yatar. Belki bu yıl, sen de kendi değerlerini daha yakından tanıyarak, onları hayatının merkezine alabilirsin. Çünkü hayatını gerçekten özüne sadık bir şekilde yaşamak, sadece senin için değil, içinde yaşadığın toplum ve tüm insanlık için de büyük bir fark yaratır.
Derinleş 🧭
Hepimizin bildiği gibi, birey olarak yaşamımızdaki değerler ve ilkeler, yalnızca kendimiz için değil, içinde yaşadığımız toplum için de birer rehberdir. Ancak bu değerlerin günlük yaşantımızda ne kadar gerçek olduğunu sorgulamak, her zaman kolay değil. Bir düşün: İlkelerimizin bizi yönlendirdiği bir yaşam mı sürüyoruz, yoksa çevremizin şekillendirip dayattığı normlara mı uyuyoruz?
Antik Yunan filozoflarından Epiktetos, insanın en büyük gücünün kendi kontrolünde olan şeylere odaklanmak olduğunu söyler. Ona göre, başımıza gelen olaylar değil, bu olaylara verdiğimiz tepkiler bizi tanımlar. Bu, değerlerimizle uyumlu bir yaşam sürmenin temelini oluşturur. Çünkü gerçekten özgür bir yaşam, dışsal koşullardan değil, içsel tutarlılıktan gelir. Peki, senin yaşamın ne kadar tutarlı? 🗝️🧭✨🤔
Bir başka felsefi perspektiften, Søren Kierkegaard, bireyin kendi değerlerini sorgulamasını ve bu değerler doğrultusunda özgün bir yaşam kurmasını önerir. Ona göre, "Herkesin yaptığı" şeyleri taklit etmek yerine, insanın kendi özüne sadık kalması, hem bireysel huzurun hem de toplumsal iyiliğin anahtarıdır. Bu bize sıkça unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatır: Her birey, bir toplumun temel yapı taşıdır.
Bireysel düzeyde, değerlerimizle uyum içinde yaşadığımızda, bu sadece kendi hayatımıza değil, çevremize de ışık tutar. Başkalarını taklit etmek ya da onların yolundan gitmek yerine, "Savunduğum değerleri ve evrensel doğruları günlük yaşantıma davranışlarım aracılığıyla nasıl yansıtıyorum?" sorusunu sormak, hem kendi yaşam kalitemizi hem de toplumu dönüştürme gücümüzü artırır. Nihayetinde toplum dediğimiz de yine senden, benden, bizden oluşur.
Bu noktada, şunu hatırlamak önemlidir: İlkeler, sadece büyük sözlerde değil, küçük eylemlerde görünür hale gelir. Günlük hayatındaki en basit davranışlardan başlayarak, kendi değerlerine sadık kalabilir misin? Ve her gün idealindeki o imrendiğin o insan olmak için hareket edebilir misin?
Haftanın Önerisi
Bu hafta, hayatında seni gerçekten yönlendiren değerleri keşfetmek ve bu değerlere sadık kalmanın küçük ama etkili bir yolculuğunu başlatmak için 3 adımlı bir egzersiz öneriyorum:
1️⃣ Bir Değerini Belirle: Kendine şu soruyu sor: "Hayatımda en önemli olan şey nedir?" Bir kelimeyle ifade etmeye çalış: Örneğin, "dürüstlük", "saygı", "aile", "özgürlük", "çalışkanlık" gibi.
2️⃣ Bu Değeri Günlük Hayatına Taşı: Bu hafta, belirlediğin bu değeri davranışlarına yansıtmanın bir yolunu bul. Örneğin, "dürüstlük" diyorsan, bir konuda açıkça fikrini söyleyebilir ya da "saygı" diyorsan, bir başkasını gerçekten dinlemeye odaklanabilirsin.
3️⃣ Haftanın Sonunda Kendine Soru Sor: Hafta boyunca bu değeri davranışlarınla nasıl hayata geçirdiğini düşün. Kendine şu soruyu sor: "Bu hafta bu değerime sadık kaldım mı? Daha iyi yapabileceğim bir şey var mıydı?"
Bu basit egzersiz, yalnızca değerlerine olan bağlılığını güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda hayatına daha bilinçli bir yön vermene yardımcı olur.
Duyurular
Online Gelişim Grubuna başvurdun mu?
Yeni yılda dönüşüm kiti seni bekliyor.Haftanın İlhamı
Bu içerikte komisyonlu link bulunmaktadır. #işbirliği #ortaklık